Altunizade mh. Haluk Türksoy sk.
C blok No:14 Kat:4
Altunizade Üsküdar/İstanbul
Altunizade mh. Haluk Türksoy sk.
C blok No:14 Kat:4
Altunizade Üsküdar/İstanbul
05301630396
05301630395
Altunizade mh. Haluk Türksoy sk.
C blok No:14 Kat:4
Altunizade Üsküdar/İstanbul
05301630396
05301630395
Üsküdar Üniversitesi bünyesinde 2010 yılından bu yana faaliyetlerini sürdüren Haydi Tut Elimi Derneği, ihmal, istismar, şiddete maruz kalan ve suça sürüklenen çocuklarla yakından ilgilenerek onlara yardımda bulunuyor ve destek oluyor. Derneğin yeni yönetim kurulu yapılan oylamayla belirlendi ve bağışlarıyla bir çok çocuk ve gencin yaşamına dokunan kişilere teşekkür belgeleri sunuldu. Güven tazeleyen Dernek Başkanı Prof. Dr. Nevzat Tarhan, dernek vasıtasıyla dezavantajlı durumdaki pek çok kişinin hayatına dokunduklarını belirterek bütün bunları sessiz iyilik olarak yaptıklarını söyledi. Dernek, bugüne kadar 5 bin çocuğa kıyafet ve malzeme yardımı yaparken 100’lerce gence burs, ev eşyası, alışveriş kartı ve kurban payı gibi yardımlarla destek olmaya devam ediyor.
2010 yılında bir kaç gönüllünün desteğiyle kurulan Haydi Tut Elimi Derneği, ihmal, istismar, şiddete maruz kalan ve suça sürüklenen çocuklarla yakından ilgilenmek amacıyla çalışmalar yürütüyor. 0- 18 yaş arası çocuk ve gençleri koruma amaçlı koruyucu ruh sağlığı, iyilik hali ve pozitif psikolojik sağlamlaştırma çalışmaları yapan dernek, onların yeniden topluma kazandırılmaları, aileye dönüştürülmelerinin sağlanması ve sosyal rehabilitasyonlarının tamamlanması sürecinde desteklenmesi amacıyla faaliyet gösteriyor.
Üsküdar Üniversitesi Merkez Yerleşkesi Nermin Tarhan Konferans Salonu’nda derneğin yönetim kurulu toplantısı yapıldı ve yeni yönetim belirlendi.
Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “Dernek vasıtasıyla birçok kişinin hayatına dokunduk”
Haydi Tut Elimi Derneği Yönetim Kurulu Başkanı, Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü, Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, genel kurulun açılış konuşmasında derneğin 11 yıl önce kurulduğunu belirterek şunları söyledi: “2010’dan bu yana birçok kimsenin hayatına dokunduk. Ciddi proje ve çalışmalar yapıldı. Bunlar bağışçılarımız tarafından yapılıyor. Bağışçılarımızdan alıp şeffaf olarak kayıtlı bir şekilde faaliyet raporlarına kaydediyoruz. Üzerine ilaveler yaparak ihtiyaç sahiplerine ulaştırıyoruz. Üniversitenin sosyal sorumluluğu olarak çalışmalarımızı yürütüyoruz.”
Prof. Dr. Tarhan: “Bağışçıların büyük bölümü kadınlardan oluşuyor”
Bağışçıların yardımların ulaştığını görmekten son derece memnuniyet duyduklarını kaydeden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Bağışçılarımızın %80-90’ı kadınlar. Onlar kendi harçlıklarıyla çocukları giydiriyor. Bebek bezleri alınıyor. Dernek olarak annesiz, babasız ve devlet tarafından bu durumları belgelenen, 18 yaşını geçmiş, devlet desteği iyice zayıflamış kişiler var. İş bulamamış. Bu kişilerde çok faydalı olduk. Yasal boşluklar var, iş bulamıyorlar. Çocuklar ortada kalabiliyor. Bu çocuklara ve gençlere yardımcı olmaya çalıştık. Biz tüm bunları sessiz iyilik olarak yapıyoruz ama bugün bu sessizlik bozuldu. Adına sessiz iyilik dedik ama yapılan çalışmaları da duyurmak istedik. Bu gibi iyilikleri teşvik etmeyi de hedeflerken açık ve şeffaf olduğumuzu da göstermek istedik.” dedi.
Prof. Dr. Nevzat Tarhan, bütün bağışçılara, dernek yönetimine ve dernek çalışanlarına teşekkür etti.
Açılış konuşmasının ardından Murat Koşar, Ayşegül Şekli ve Fatma Turan’dan oluşan başkanlık divanı oluşturuldu.
A.Banu Güngenci: “75 evin açılmasına destek olduk. 100’ü aşkın öğrenciye burs sağladık”
Haydi Tut Elimi Derneği Genel Sekreteri A. Banu Güngenci ise açılış konuşmasında Aile ve Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü ile koordineli hareket ettiklerini belirterek şunları söyledi:
“Kurumdan ayrılan tüm gençlere ulaşmaya çalışıyoruz. Gençlerin ev açmalarına destek veriyoruz. Eşya, kira ve kıyafet yardımı yapıyoruz. Bugüne kadar 75 evin açılmasına destek olduk. Faturalarını ödemelerine destek veriyoruz. Kurumda kalan ve üniversitede okuyan öğrencilere imkanlarımız dahilinde düzenli burs veriyoruz. Bugüne kadar 100’ü aşkın öğrencimize burs imkanı sağladık. Gönüllü psikolog ve psikiyatrlarımız gençlerimize yardımcı oluyorlar. Gönüllü avukatlarımız gençlerimizin davalarında ve takiplerinde destek veriyor. Bayramlarda bebeklerimizi ve çocuklarımızı giydiriyoruz. Malzeme ve kıyafet yardımıyla 5 bine yakın yavrumuzun yüzünü güldürdük. Kurban Bayramı’nda kurban payı dağıtıyoruz. Bugüne kadar 250’den fazla pay dağıtımı yapıldı. Ramazan Bayramı’nda erzak ve paylaşım bedeli adı altında dernek resmi hesabından nakit para yardımı dağıtıyoruz.” diye konuştu.
A.Banu Güngenci: “Bağış yapanla bağış yapılacak kişi arasında bir köprüyüz”
A.Banu Güngenci, Üsküdar Üniversitesi Öğrenci Kulüpleri ile iş birliği içerisinde çalıştıklarını da kaydederek çocuk evlerinde kalan çocukları öğrenci kulüplerinin desteğiyle üniversiteye getirip atölyeler kurup etkinlikler düzenlediklerini söyledi. Güngenci, “Biz sadece bir köprüyüz. Yani bağışı yapanla bağış yapılacak kişi arasında bağlantıyı kuran bir köprüyüz. Derneğimizin düzenlediği kampanyalar ile hayırseverlerden toplanan bağışlar sayesinde ihtiyaç sahiplerine yılın 12 ayı yardımlar ulaştırıyoruz.” dedi.
A.Banu Güngenci, 2019 yılında 34 bin 65 TL toplam gelir elde ettiklerini ve bunların tamamının bağış olduğunu belirterek “2020 yılında 45 bin 682 TL, 2021 yılında Haziran ayına kadar toplam 22 bin 800 TL bankaya bağış olarak yatırıldı. 2019 yılındaki faaliyetler 5 ev açtık. 500 kart dağıtıldı. Toplam bedeli 21 bin 100 TL. 6 öğrencimize burs verildi. 3 proje yapıldı. 10 adet erzak dağıtıldı. 60 kurban payı dağıtılmış. Bayram kıyafeti olarak 60 kıyafet dağıtıldı. 2020 yılında 6 ev açıldı. 583 kart dağıtıldı. Bedeli 28 bin 270 TL. 51 burs verildi. 9 bin 450 TL’lik. İki proje yürütüldü. 23 erzak dağıtıldı. 5 bin 600 TL karşılığında. 50 adet kurban payı dağıtıldı. 2021 yılının 6 ayında yoğun faaliyet gerçekleştirildi. 2 ev kuruldu. 199 kart dağıtıldı. 15 bin 650 TL’lik. 24 adet burs dağıtıldı. 4 bin 800 TL karşılığında. 22 erzak kolisi dağıtıldı. 4 bin 300 TL bedeli var. 28 adet de kurban payı dağıtıldı.” diye konuştu.
A. Banu Güngenci, açılış konuşmasının ardından yönetim kurulu faaliyet raporu, denetim kurulu raporu, yönetim ve denetim kurulu raporlarını okudu. Yönetim kurulu toplantısının devamında yeni yönetim kurulu üyeleri belirlendi ve üyelerin oylarıyla onaylandı.
Yeni yönetim kurulu belirlendi
A. Banu Güngenci, açılış konuşmasının ardından yönetim kurulu faaliyet raporu, denetim kurulu raporu, yönetim ve denetim kurulu raporlarını okudu. Yönetim kurulu toplantısının devamında yeni yönetim kurulu üyeleri belirlendi ve üyelerin oylarıyla onaylandı. Dernek yönetim kurulu şu şekilde belirlendi: Dernek Başkanı Prof. Dr. Nevzat Tarhan, Başkan Yardımcısı Dr. Öğr. Üyesi Nebiye Yaşar, Doç. Dr. İsmail Barış, Sekreter Ayşe Banu Güngenci, Üyeler Dr. Öğr. Görevlisi Fatma Turan, Barış Sürekli ve Serpil Tarhan.
Dernek bağışçıları toplantıya katıldı
Yönetim Kurulu toplantısı derneğe bağış yapan kişilere teşekkür sertifikalarının verilmesiyle sona erdi. Dernek bağışçılarından Gülbin Biter, video konferansla katıldığı toplantıda dernek yönetimine ve çalışanlarına teşekkür ederek “Derneğin yaptıkları inanılmaz. Yakından takip ediyorum. Çok kişinin kalbine dokunuluyor. Allah herkesten razı olsun.” dedi.
Bağışçılara teşekkür belgeleri takdim edildi
Toplantıya katılan dernek bağışçılarından Davut Bozkurt, dernekten çok fazla destek gördüğünü, dernek sayesinde de pek çok ihtiyaç sahibi gence ulaştıklarını belirterek 2005 yılında Prof. Dr. Nevzat Tarhan’a yazdığı mektubu eliyle teslim etti. Derneğe bağışlarıyla destek veren Murat Koşar, Hayriye Alptekin, Davut Bozkurt, Hatice Çavdar’a da teşekkür belgeleri Prof. Dr. Nevzat Tarhan tarafından takdim edildi.
ÜÜTV’den canlı olarak yayımlanan program, hatıra fotoğrafı çekilmesiyle sona erdi.
Üsküdar Üniversitesi Sağlık Kültür ve Spor Direktörlüğü koordinatörlüğünde Nar Harekâtı Kulübü, Haydi Tut Elimi Eğitim, Rehabilitasyon ve Yardım Derneği işbirliği ile Eskişehir Sevgi evlerindeki çocuklar ziyaret edildi.
Sevgi evi çocukları ziyaret ettiler…
Üsküdar Nar Harekâtı, Haliç Nar Harekâtı, Medipol Nar Harekâtı ve Bilgi Nar Harekâtı ortak yolculuğunda sevgi evlerinde kalan çocuklarla birlikte atölye ve farkındalık çalışmaları yapıldı.
Üsküdar Üniversitesi Genç Beyinler Akademisi Direktörü Dr. Nebiye Yaşar, Haydi Tut Elimi Derneği Yönetim Kurulu üyeleri Ayşe Banu Güngenci ve Ayşegül Şekli Üsküdar Üniversitesi Nar Harekâtı Kulübü öğrencileri sevgi evi çocuklarına destek oldu.
Nar Harekâtı kulübü nar taneleri saçıyor
Nar Harekâtı kulübü nar tanelerini saçmak için gittiği farklı şehirlerde sevgi evlerini ziyaret ediyor. Kulüp bünyesinde yer alan yolculuk ekibi, dönem içerisinde farklı üniversitelerdeki gönüllülerle bir araya gelerek çalışmalarını sürdürüyor.
Koruyucu aile konusunda farkındalık oluşturuldu
Eskişehir Bozüyük Sarar AVM’de koruyucu aile farkındalığı oluşturmak adına stantlar kuruldu. Katılımcılara eğitim semineri verildi. Bozüyük Sevgi Evi’nde 6-13 yaş erkek grubu için çorap kukla etkinliği, 13-18 yaş arası kız grubu için yastık tasarlama etkinliği yapıldı.
Haydi Tut Elimi Rehabilitasyon Eğitim ve Yardım Derneği yararına “Prof. Dr. Nevzat Tarhan ile Sohbet Saati” etkinliği düzenlendi. Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü ve Haydi Tut Elimi Derneği Başkanı Prof. Dr. Nevzat Tarhan “Mevlana ile Aile Terapisi” söyleşisi gerçekleştirdi. Tarhan, Mevlana ile Aile Terapisi kitabının çıkış nedeni, çocukluk çağı travmaları, tedavi yöntemleri, gibi kitabında sıkça söz ettiği ‘aşk, empati, şefkat’ konuları üzerinde durdu.
Seyret Nakkaştepe Restoranda gerçekleşen etkinliğin açılış konuşmalarını Haydi Tut Elimi Derneği Genel Sekreteri Ayşe Banu Güngenci, Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü ve Haydi Tut Elimi Derneği Başkanı Prof. Dr. Nevzat Tarhan yaptı.
Ayşe Banu Güngenci: “Özellikle çocuk istismarına dikkat çekmek için kurulmuş bir derneğiz”
Etkinliğin açılış konuşmasını Haydi Tut Elimi Derneği Genel Sekreteri Ayşe Banu Güngenci yaptı. Güngenci, Haydi Tut Elimi Rehabilitasyon Eğitim ve Yardım Derneği olarak değer hareketi başlatmaları gerektiği düşüncesiyle 2010 yılından beri özellikle istismar görmüş şiddete uğramış ve suça sürüklenmiş çocuklarla ilgilenmekte olduklarını ifade etti. Güngenci, “Biz özellikle sosyal rehabilitasyonlarla onların pozitif ve psikolojik açıdan iyi olmaları ve ihtiyaçlarını karşılamak üzere, dünyanın en büyük problemlerinden olan ihmal ve özellikle çocuk istismara dikkat çekmek için kurulmuş bir derneğiz” şeklinde konuştu.
Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Asıl amaç travma kurbanı olan çocuklara ulaşmak”
Prof. Dr. Nevzat Tarhan çocuk/ergen psikolojisiyle ilgili travma kurbanı olan, cinsel istismar ve çeşitli duygusal travmalar yaşayan çocukların sayısının gittikçe arttığına değindi. Tarhan, travma kurbanı olan çocuklara nasıl ulaşırız düşüncesiyle yola çıktıklarını ve derneğin bu amaçla kurulduğunu söyledi. Daha öncesinde konu ile ilgili birçok proje yürüttüğünü belirten Tarhan, bu çocukların hastaneye yatırıp tedavi edildiğini hatta evlenip çocuk sahibi olduklarını da gördüğünü kaydetti.
Açılış konuşmalarından sonra günün anısına özel Haydi Tut Elimi Derneği Başkan Yardımcısı ve aynı zamanda Üsküdar Üniversitesi Genç Beyinler Akademisi Uygulama ve Araştırma Merkezi Yönetim Kurulu Müdürü Dr. Nebiye Yaşar, Prof. Dr. Nevzat Tarhan’a hediye takdiminde bulundu.
Selamlama konuşmalarının ardından ses sanatçısı Pınar Demir, Gökhan Karabıyıkoğlu ve Ahmet Güçlüer’in canlı performansı eşliğinde yemek ziyafetine geçildi.
Ardından, Prof. Dr. Nevzat Tarhan’la ‘ Mevlana ile Aile Terapi ‘söyleşisi gerçekleştirildi. Söyleşinin moderatörlüğünü Üsküdar Üniversitesi Kurumsal İletişim Direktörlüğü Medya Pr Birim Yöneticisi Gazeteci Şaban Özdemir üstlendi. Üsküdar Üniversitesi öğretim görevlileri ve derneğin gönüllü üyelerinin katıldığı söyleşi yoğun ilgi gördü.
Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “Bir toplum dezavantajlı insanlara sahip çıkıyorsa o gelişmiş bir toplumdur”
Toplumun gelişmişlik düzeyinin sosyal sorumluluk projeleri ile artacağını ifade eden Tarhan, sosyal sorumluluk projelerinin önemine değindi. Tarhan, “Bir toplum dezavantajlı insanlara sahip çıkıyorsa o gelişmiş bir toplumdur. Ama bu tarzda mağdur, mazlum, yetim, sahipsiz olan çocuklara sahip çıkmayı başarmıyor ise o ilkel toplumdur” şeklinde konuştu.
Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “ Suç bizde dedim ve kitabı yazdım”
Mevlana’nın bütün dünyanın ilgisini çektiğini vurgulayan Tarhan, Hz. Mevlana ile Aile Terapisi isimli son kitabını yazmaktaki amacının insanlardaki boşluğu doldurma, ihtiyacı karşılama olduğunu söyledi. Tarhan, başka ülkelerin yorumlama tedavisinde Mevlana taktiğini kullandıklarını fakat referans vermediklerinden yakındı. Tarhan, “Burada suçun bizde olduğunu düşündüm ve bunun bir eser haline getirilmesi gerektiğini düşüncesi motivasyon kaynağım oldu” dedi.
Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “Aşk duygusunu ölçüsüz yaşayan kişiler yolu şaşırıyor”
Haydi Tut Elimi Derneğinin zor insanlara yardım ettiğini belirten Tarhan, Mevlana’nın zor olana talip olduğu için dezavantajlı insanları tedavi ettiğini belirtti ve davete katılan gönüllülere zora talip olmaları tavsiyesini verdi. Tarhan, sonrasında Mevlana’nın hakikate ulaşmak için aşk yolunu tavsiye ettiğini fakat günümüz şartıyla bunun geçerli olamayacağını söyledi. Tarhan, “O yüzden aşk yolunu ölçüsüz yaşayan kişiler yolu şaşırıyorlar. O zamanın hakikate götüren aşk yolu bu zamanın aşk ve şefkat yoludur. Aşk duygusunda empati yoktur fakat şefkat vardır. Empati olmayan aşkta kişi körü körüne kendini kaptırır. O yüzden Mevlana’dan ders alacağız, ondan yararlanacağız fakat bu günde olduğumuzu da unutmayacağız” şeklinde konuştu.
Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “Bir kültür hazinesinin üzerinde duruyoruz. Bunu çağımızdaki insanlara anlatmamız gerek”
Tarhan, Modernleşme sonrası dünyada ve özellikle Batı’da olan antidepresan ve intihar olaylarının artışına değindi. Tarhan; “Batı ülkelerinin kanalizasyonlarından antidepresan çıkıyor ki bu da mutsuzluğun belirtisidir. Bu çağın hastalığıdır. İnsanlık mutsuzluğa doğru gidiyor. Eğer çocuklarımıza kötü bir dünya bırakmak istemiyorsak iyiliklerimizi arttırmamız gerekiyor. Yoksa torunlarımız çok kaotik bir dünyada yaşayacaklar. Bu nedenle Mevlana’yı, üzerine toprak örtülmüş değerlerimizi tekrar kazanmamız ve onunla barışık olmamız gerek. Bir kültür hazinesinin üzerinde duruyoruz. Bunu çağımızdaki insanlara anlatmamız gerek” dedi.
Prof. Dr. Nevzat Tarhan’ın söyleşi ardından okurlarının kitaplarını da imzalayarak dernek üyeleri ile fotoğraf çektirdi.
Dernek yararına gerçekleştirilen etkinlikte elde edilen tüm gelir ihmal ve istismara maruz kalmış çocuklar için kullanılacak.
Haydi Tut Elimi Derneği, Genç Beyinler Akademisi ve Üsküdar Üniversitesi Sağlık, Kültür ve Spor Direktörlüğü (SKS) işbirliği ile Girişimcilik ve Proje Kültürü dersi uygulaması kapsamında konser verildi. Türk musikisinin seçkin eserlerinin yer aldığı konseri Cumhurbaşkanlığı Devlet Sanatçısı Recep Alper Çevirel, verdi.
Müzik paylaşma ve dayanışma gibi değerleri ortaya çıkarıyor
Konser Üsküdar Üniversitesi Çarşı Yerleşke Emir Nebi Salonu’nda gerçekleştirildi. Programda sosyal proje uygulamalarında fikirlerin hayata geçmesi ve geniş kitlelere duyurabilmeleri için etkili bir araç olan müziğin bireyi toplumsallaştırırken aynı zamanda onun yeteneklerinin geliştirilmesine kaynaklık ettiği vurgulandı. Müziğin, insan ilişkilerinde dayanışma ve paylaşma gibi değerleri ortaya çıkardığı konularında önemli paylaşımlarda bulunuldu.
Yoğun ilgi öğren konserde gençler Türk musikisi eserlerini severek dinledi. Devlet sanatçısı Çevirel, ülkemizde her gencin doğarken makam içeren ezan sesi ile doğduğunu, sonrasında annelerin makamsal ninnileri ile büyüdüklerini ve aslında herkesin kendinden bir şeyler bulacağı bir şarkısı olduğunu dile getirdi.
“Müzik insanların evrensel dili”
Çevirel ayrıca müziğin insanların evrensel dili olduğunu belirterek, gençlerin Türk Musikisini tanıdıkça sevdiğini görmekten mutlu olduğunu dile getirdi.
Üsküdar Üniversitesi bünyesinde ‘Genç Sesler Armonisi’ adlı bir Türk Musikisi korosu kurulması konusunda destek verebileceğini de ifade den Çevirel, gençlerin yoğun ilgisi ile konserini tamamladı.
İnsanoğlu doğduğundan itibaren muhtaç ve aciz… Hayatın doğal akışı içerisinde yaşamını sürdürebilmesinin yegane güvencesi yetişkinler… Ya güvendiği dağlara kar yağarsa?
Çocuk dünyayı anlamlandırmaya çalışırken, büyüklerden gelen her davranışın ve her sözün doğru olduğuna inanır. Bu inanç, gerçekte çok az olan yaşam tecrübesi ve yaşadıklarını dile getirmekteki yetersizliği ile birleşince, istismar edildiğini anlaması ve anlatması bir o kadar daha zorlaşır.
Tartışmasız çocuklar, istismar sonrasında kelimelere dökülmek için fazlasıyla korkunç olan sırların kılık değiştirmiş dili ile bizlerle konuşur. Yetişkinler olarak bu dili anlamaktan sorumluyuz. Peki ama nasıl?
İstismara uğrayan çocuğu bir yetişkin olarak tanımanın bir kaç noktada zor olduğunu söylemek yanlış olmaz. Bunlardan birisi çocuğun yaşı… İstismara uğrayan çocuğun yaş gurubu küçüldükçe ifade edici dilin yetersiz kalması bir zorluk oluştururken, yaş grubu büyüdükçe maruz kaldığı durumdan duyduğu utanç ve diğer büyükler tarafından suçlanma ve yargılanma korkusu istismara uğradığını paylaşmasını zorlaştırır.
Çocuklar, sözcük öğrenmenin en yavaş olduğu, bir yaştan itibaren, dili öğrenme kaynaklarının inanılmaz arttığı altı yaşa kadar yaklaşık onbeş bin civarında kelime ile dili konuşmaya çalışırlar. Her ne kadar bu sözcükler, günlük dili anlatmaya yetse de, istismar olayı ile karşılaşan çocuğun, ilk defa deneyimlediği bu durumu doğru sözcüklerle anlatma ihtimali zayıftır.
İstismarın anlaşılmasında başka bir sıkıntılı konu, çocuğun anlattıklarının gerçek mi yoksa çocuklara özgü hayal dünyasının ürünü mü olduğunu anlamaktır. Eğer çocuk, yaşına ilerisinde bir bilgi ile olayı anlatıyorsa, olay anına ait gerçek yaşamın içerisinde detaylara değiniyorsa, önceki neşe ve enerjisinde farklılıklar varsa, yalnız kalma isteği, bedenine iyi niyetli (hekimin muayene amaçlı dokunuşu vb.) dokunulmasına bile abartılı tepki veriyorsa bu durumda sözcüklere dökülmemiş bir anlatımdan bahsetmek mümkün olabilir.
Madalyonun diğer yüzünde, gerçekleri, olan biteni, başına gelenleri anlatabilen bir çocuğa yetişkinlerin önyargılı davranarak inanmamasıdır. Küçük çocukların hayal dünyasının geniş olduğu, gerçek ile hayal ürünü olanı birbirine karıştırdığı ve kolayca yalan söyleyebileceği ile ilgili önyargılar, çocuğa bir yetişkinin inanmasını zorlaştırır. Bu nedenle, ebeveynler, çocukları ile empati kurarak, beden dillerini doğru okuyarak, çocuklarının ruhsal değişimlerini doğru değerlendirerek “sessizliğin sesini” duyabilirler.
Öğr. Gör. Ümit ERTEM
Bağımlılık ve Adli Bilimler Enstitüsü
Adli Hemşirelik / Ebelik
Program Başkanı
ALIŞVERİŞTE, ÖLÇÜDE, TARTIDA DOĞRU OL.
AKIL, AHLAK, BİLİM, ÇALIŞMA, DAYANIŞMA= AHİLİK
AHİLİK; YİĞİTLİK, MERTLİK, CÖMERTLİKTİR.
KUVVETLİ İKEN AFFETMESİNİ, HİDDETLİ İKEN YUMUŞAK OLMASINI BİL.
Haydi Tut Elimi Rehabilitasyon Eğitim ve Yardım Derneği’nin ortak olduğu “Ahilik Kültürü ile Karakterli Bir Nesil İçin Gençlerle El Ele” Projesi’nin açılışı Üsküdar Üniversitesi’nde yapıldı.
Esnaf ve Santkarlar Derneği tarafından yürütülen, Üsküdar Üniversitesi, Genç Beyinler Akademisi, Uluslararası Yetenek Yönetim Derneği ve Haydi Tut Elimi Derneği’nin ortak olduğu, “Ahilik Kültürü ile Karakterli Bir Nesil İçin Gençlerle El Ele” Projesi’nin açılış töreni Üsküdar Üniversitesi Çarşı Kampüsü Emir Nebi Konferans Salonu’nda düzenlendi. Gençlik ve Spor Bakanlığı tarafından desteklenen ve temel amacı gençlerde ve toplumda Ahilik kültürünü ve değerlerini benimsetmek olan projenin tanıtım toplantısına önemli isimler katıldı.
Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi Reklam Tasarımı ve İletişimi Bölüm Başkanı Yrd. Doç. Dr. Dinçer Atlı’nın sunuculuğunu yaptığı toplantıda, açılış konuşmasını Üsküdar Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nevzat Tarhan yaptı.
“Güven Sermayesi Para Sermayesinden daha Önemlidir”
Tarhan, ahilik kültürünün Türk toplumuna kazandırdıklarının altını çizdi. Prof. Tarhan; “Ahilik kültürü özellikle Osmanlı’da ticaret ahlakını geliştirdi. Bu daha sonra tüm toplum tarafından benimsendi ve Anadolu’nun Türkleşmesinde önemli bir rol oynadı. Çelebiler ve dervişler Ahilik kültürünün yayılmasında çok etkili oldu. Ahiliğin kazandırdığı değerler sayesinde Anadolu’da ve İstanbul’da Müslümanlar ve gayrimüslimler yıllarca huzur içinde birlikte yaşadı. İş ahlakı ve adalete dayanan bir sistem olan Ahilik aynı zamanda dürüst olmayan ve ahlak dışı hareketlerde bulunanları da uyaran bir sistemdi. Pabucu dama atıldı deyimi Ahilik’ten gelen bir deyimdir ve aslında ahlaksızca davranan bir kişiye yapılan bir uyarı niteliği taşır, o kişinin toplum tarafından ikaz edilmesidir. Güven, ahilikte en geçerli sermayedir ve ahilik teşkilatında para birimi güvendir. Ahilik için küresel ahlaka da hizmet etti, diyebiliriz çünkü toplumsal faydayı düşündü ve erdemli olmak konusunda öğütler verdi. Bugün dünyanın en büyük Müslüman nüfusuna sahip olan Endonezya ’da İslam’ın yayılması Ahilik kültürü ile oluyor. Bir Müslüman tüccar Endonezya’da kumaş ticareti yapmaya gidiyor. Kumaş karşılığı aldığı paranın fazla olduğunu söylemesi ve paranın bir kısmını iade etmesi ile bunu neden yaptığı soruluyor. O da ‘Bu benim dinimin emridir’ deyince İslam’ı araştırma başlıyorlar. Daha sonra da tüm ülke Müslüman oluyor. Maalesef bugün dürüstlük bir meziyet oldu. Herkeste olması gereken özellik bugün meziyet oldu. Güven sermayesi, para sermayesinden daha önemlidir. Kapitalist anlayış bireysel faydayı, toplumsal faydanın önünde tutuyordu. Bizim sadaka taşı âdetimiz ile dalga geçiyorlardı. Şimdi kendileri sosyal sorumluluk çalışmaları yapmaya başladılar. Çıkarcı ahlak kısa vadede kazandırır, erdem ahlakı ise uzun vadede kazandırır. Ahilik, erdem ahlakı ile uzun vadede kazandırmayı öğretir bizlere. Zaten biz bu ahlakı kaybettiğimiz için Osmanlı yıkılmıştır. İnşallah aynı ahlak yeniden tesis edilir” dedi.” dedi.
Tarhan’ın konuşmasından sonra sahneye TÜMATA grubu çıktı ve tasavvuf/sufi müziği konseri verdi.
Konserin ardından Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi Halkla İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Nihal Toros ve öğrencileri tarafından hazırlanan ve TRT Geleceğin İletişimcileri Yarışmasında Yeni Medya Yayıncılığı kategorisinde birinci olan “Göç Eden Hayatlar” isimli film gösterildi. Filmin ardından bir konuşmaya yapan Toros, Türkiye-Yunanistan arasında yapılan mübadelenin toplumda yarattığı hasarı anlattı.
Son olarak söz alan ESDER Başkanı Mahmut Çelikus da ahilik kavramına değindi ve ahiliğin kardeşlik olduğunu sadece esnaflar arasında değil toplumun tüm noktalarına ulaşan bir değer haline geldiğini söyledi.
Çelikus; “Gelecekte başarılı olmak için önce yüksek ahlaka ve yüksek teknolojiye ihtiyacımız var. Ahilik kültürü yüksek ahlaki değerlere sahiptir. Bugünlerde gençler arasında yayılan “kanka” ifadesinin aslında kardeşlik gibi, ahilik kültürünün bir benzeri olduğunu düşünüyorum. Ahilik, esnaflardan sonra tüm topluma yayılmış ve özellikle kadınlarımız da ahilik kültürünün içinde önemli bir yer almıştır.” dedi.
Tören, toplu fotoğraf çekiminin ardından sona erdi.
Evlenen bir çok çift, evliliklerini bir çocuk ile taçlandırmak ister. Bu istek, beraberinde pek çok sorumluluğuda beraberinde getirir. Varlıkları ebeveynlerine birer emanet olan çocuğun yetiştirilmesinden sorumlu oldukları gibi, onun çevreden gelebilecek olumsuzluklardan korumasında da sorumlulukları vardır.
Aile çocuğun korunması konusunda, toplumdaki tüm bireylerden daha istinai bir yere sahiptir. Çocuğun, yetişkinlerin her söylediğini doğru kabul ettiği masum dünyasında, bu iyi niyetini kötüye kullanabilecek insanların var olması tüm ebeveynlerin kabul etmesi gereken bir gerçektir.
Yaklaşık bir yıl içerisinde yalnızca Ülkemizde yedibin çocuğun istismara uğradığını, yirmibeşbin çocuğun cinsel şiddete maruz kaldığını düşünürsek, bir o kadar da ailenin mağdur olduğunu kabul etmeliyiz. Aslında araştırmacılar, istismara uğrayan çocuk sayısının, ebeveynlerin toplumsal yargılardan çekindikleri için bunun çok üzerinde olduğunu tahmin etmektedirler ve ortaya çıkmayan ama gerçekte varolan istismara uğramış çocukları siyah sayı olarak isimlendirmektedirler.
Çocuk istismarı ne yazık ki, hem çocuk hem de ebeveynleri açısından yalnızca fiziksel zararla kalmamakta bunun yanı sıra, psikolojik ve sosyal pek çok mağduriyete neden olmaktadır. Ne yazık ki bu durum yalnız günlere değil, yıllara yayılan, bazen de hem çocuğun hem ailenin tüm yaşamını etkileyecek problemlerle sonuçlanır. Özellikle ebeveynlerin çocuğun istismar ile ilgili söylediklerine duyarsız kalması, çocuğa inanmaması, bazen de istismar eden faillin aile içerisinden veya çocuğa yakın kişiler olduğu için durumu gizleme çabası, çocuğun aldığı ruhsal yaraları derinleştirmektedir. Bu noktada ailelerin çocuk istismarında çocuğu, hedef haline getirecek ortamların hangileri olduğunu bilmeye, istismara uğramış çocuğun nasıl tanınabileceği ile ilgili ipuçlarından haberdar olmaya ve çocuklarını dikkatli izlemeye özen göstermeleri gerekir.
Çocuğu istismar eden kişilerin “hasta ruhlu” kişiler olduğunu aileler unutmamalı, kendilerinin yada çocuklarının bu konuda suçlu olmadıklarını bilmeli ve çocuklarının birer SİYAH SAYI olarak istatistiklere girmesine izin vermemelidirler.
Öğr. Gör. Ümit ERTEM
Üsküdar Üniversitesi
Bağımlılık ve Adli Bilimler Enstitüsü
Bayramlar; sevinç ve mutluluk kaynağı, dostluğun ve sevginin doruğa eriştiği günler. En çok da çocuklar gelir bayram deyince akla… Çünkü bayram en çok onları sevindirir, mutlu eder. Yeni giysilerini giyinmiş, gözleri ışıl ışıl parlayan çocuklar bayramların gülen yüzü değil midir? Modernleşme karşısında yok olmamak için direnç gösteren kültürel değerlerin başında bayramlarımız geliyor. Özellikle çalışan kesim için sadece tatil anlamına gelen bayramların, çocuklar için hala ayrı bir önemi yok mu?
Bayramları sevmeyen çocuk yoktur herhalde… Ziyaretler, sıcak ilişkiler, çikolatalar, şekerler, bayramlık kıyafetler, bayram harçlığı… Çocuk dünyasında bayramla ilgili çok sıcak ve güzel izlenimler bırakır. Çocuk öncelikle kendisine verilen hediyeler, harçlıklar vb. olduğu için sever bayramları. Sonra ziyaretlerin yoğun olması, buralarda yaşanan neşe ve mutluluk çocuğun sevincini daha da artırır. Somut olarak bu yaşadıkları çok önemlidir çünkü duygu ve düşünce dünyasında yaşadığı güzellikler yaşın ilerlemesi ve soyut döneme geçmesiyle birlikte çocukta bayramın anlamı daha bir farklılaşır; idraki artar, bayramları artık maddi getirilerinden ziyade manevi getirilerinden dolayı sevmeye başlar. Bu bilincin yerleşmesinde elbette ana-babanın bakış açısı, gayreti, yaşayışı, sunma şekli çok önemlidir.
Bayramlar; çocukların kişiliğinin şekillenmesinde önemli bir yere sahiptir. Nitekim kişilik gelişiminin temelleri 6 yaşına kadar geçen dönemde atılmaktadır. Sosyal ilişkilerinin, gördüklerinin, yaşadıklarının, öğrendiklerinin hepsinin çocuğun hafızasında yeri vardır. Çünkü çocuklar, gözlem yapıp ve örnek alarak öğrenirler. Aile içinde bayramların önemsendiğini gördükçe, bayram keyfini yaşadıkça bayram gelenek ve göreneklerini benimseyip, kendilerinden sonraki nesillere aktarmak üzere içselleştirirler. Önemli olan diğer günlerde yaşanmayan, yaşanması mümkün olmayan, sadece bayramlara özgü keyifleri yaşatabilmektir.
Bayramlar aynı zamanda çocuğun sosyalleşmesi, kişiliğinin gelişmesi açısından da çok güzel fırsatlar sunar. Ziyaretler ve el öpmeler, hal hatır sormalar, bayram namazları, sosyal ve duygusal birliktelik çocuğun sosyal hayatının zenginleşmesine, aktif olmasına, geniş bir sosyal çevre içerisinde sağlıklı bir kimlik gelişimine katkıda bulunur. Çocuğun kurduğu ilişkiler, yaşadıkları onda kendisini ifade etme becerisi de kazandırır.
Herhangi bir şeyin birey için önemli ve değerli olabilmesi için onunla ilgili bir duygusunun olması gerekir. Bayram günleri, çocukluğumuzda heyecanla beklediğimiz, sevildiğimizi, değerli olduğumuzu hissettiğimiz, sevince boğulduğumuz çok önemli günler değil miydi? Günlerce hayalini kurduğumuz, bayramdan bayrama alınan yeni kıyafetlerimiz, ayakkabılarımız, harçlıklarımız ve çikolatalarımız vardı. Bayram günlerinin diğerlerinden farklı olması, çocukta sevinç, neşe, keyif, heyecan gibi duyguları oluşturması gerekir ki, onda olumlu izler bıraksın ve keyif aldığı bu günleri çocuklarına da yaşatabilmeyi arzulasın…
Çocukta sosyalleşme ve özgüven gelişimini sağlayan bayram fırsatlarından biri de çocuğun misafirlere şeker ve çikolata ikram etmesidir. Herkesin bakışları altında her bir misafire tek tek ikramda bulunmak sosyal çekingenliği engeller. Çocuklar şeker ve çikolatayı çok sever. Bayramda çocuk bu en çok sevdiği, düşkün olduğu yiyecekleri ikram ederek aynı zamanda paylaşmaya ve cömertliğe de alışmaktadır. Bu sebeple ikramların özellikle çocuklar tarafından verilmesi teşvik edilmelidir. Bayramın sunduğu sosyal beceriler aynı zamanda çocuğu bağımlı olmaktan da kurtarır. Tüm bu kazançlar, güzellikler, coşkular ve sevginin daha da kökleşmesi çocuğun iç dünyasının sağlam temellerde yükselmesini sağlar.
Toplumu birlik, beraberlik, kardeşlik ve dayanışma içinde tutan, saygı ve sevgi temelinde insanları birleştiren önemli günlerden olan bayramlar da önem ve değer kaybına uğramaktadır. Bayramlar, aktarımı ve benimsenmesi en kolay örf, adet ve geleneklerimizdendir. Çünkü sevinç, neşe ve keyif günü demektir ve insanlar doğaları gereği bunları elde etmeyi isterler. Son yıllarda sadece tatil günleri olarak algılanmaya başlayan bayramların, gerçek önem ve değerini çocuklara aktarabilmemiz için öncelikle bizim bu algılamadan kurtulup, bayramların özüne ve gereğine uygun davranmamız gerekir.
Hepimiz için, tüm çocukların güldüğü ve onların yüzlerindeki tebessümle de hepimizin ruhunun ferahladığı bir bayram olsun…
Bayramınız kutlu olsun…
Herkesin bayram gibi bayramlar yaşayabilmesi ümidiyle..!
Yrd. Doç. Dr. Nebiye YAŞAR
P | S | Ç | P | C | C | P |
---|---|---|---|---|---|---|
« Ara | ||||||
1 | 2 | 3 | ||||
4 | 5 | 6 | 7 | 8 | 9 | 10 |
11 | 12 | 13 | 14 | 15 | 16 | 17 |
18 | 19 | 20 | 21 | 22 | 23 | 24 |
25 | 26 | 27 | 28 | 29 | 30 |
Derneğimize her türlü konuda ulaşmak için tıklayın
Dünya'nın ve Türkiye'nin büyük problemi olan, cinsel istismara ve şiddete maruz kalan çocukların sorunlarıyla yakından ilgilenen dernek; bu çocukların rehabilite edilmesini, mesleki ve kişisel eğitimlerle geleceğe hazırlanmasını ve bu konuda toplumu bilinçlendirmeyi amaç ediniyor.
Altunizade mh. Haluk Türksoy sk. C blok No:14 Kat:4 Üsküdar/İstanbul
(0216) 400 22 22
(0530) 163 03 96
(0530) 163 03 95