hayditutelimihayditutelimi
Bize Ulaşın
(0216) 400 22 22/ 4066
İletişim
info@hayditutelimi.org
Sizde yardım etmek istermisiniz?
0530 163 03 95 / 0530 163 03 96
  • Anasayfa
  • Biz Kimiz
    • Biz Kimiz
    • Yönetim Kurulu
    • 2010-2017 FAALİYET RAPORU
    • Destek Ol
  • Haberler&Makaleler
  • Projeler
    • Projeler
    • Ergoterapi İçinde Hayatın Ritimlerini Öğrenmek
  • Video Arşivi
  • Galeri
  • İletişim
    • Adres

      Üsküdar Üniversitesi Çarşı Yerleşkesi

      Mimar Sinan Mah. Selmani Pak Cad.   İsmail Dümbüllü Sok. No:4 PK:34664 Üsküdar

      Telefon Numaraları

      (0216) 400 22 22/ 4066

      05301630396

      05301630395

      Email

      info@hayditutelimi.org

      Bize Ulaşın






      Destek Ol

      Banka Hesap bilgileri için ilgili sayfamızı ziyaret edebilirsiniz.


      Destek Ol


Haydi Tut Elimi Haydi Tut Elimi
  • Anasayfa
  • Biz Kimiz
    • Biz Kimiz
    • Yönetim Kurulu
    • 2010-2017 FAALİYET RAPORU
    • Destek Ol
  • Haberler&Makaleler
  • Projeler
    • Projeler
    • Ergoterapi İçinde Hayatın Ritimlerini Öğrenmek
  • Video Arşivi
  • Galeri
  • İletişim
    • Adres

      Üsküdar Üniversitesi Çarşı Yerleşkesi

      Mimar Sinan Mah. Selmani Pak Cad.   İsmail Dümbüllü Sok. No:4 PK:34664 Üsküdar

      Telefon Numaraları

      (0216) 400 22 22/ 4066

      05301630396

      05301630395

      Email

      info@hayditutelimi.org

      Bize Ulaşın






      Destek Ol

      Banka Hesap bilgileri için ilgili sayfamızı ziyaret edebilirsiniz.


      Destek Ol


Blog

Anasayfa /  Haberler&Makaleler
 
Haberler

Ahilik Değerleri İle Yola Çıktılar!

  • 2 Kasım 2017

ALIŞVERİŞTE, ÖLÇÜDE, TARTIDA DOĞRU OL.
AKIL, AHLAK, BİLİM, ÇALIŞMA, DAYANIŞMA= AHİLİK
AHİLİK; YİĞİTLİK, MERTLİK, CÖMERTLİKTİR.
KUVVETLİ İKEN AFFETMESİNİ, HİDDETLİ İKEN YUMUŞAK OLMASINI BİL.

Haydi Tut Elimi Rehabilitasyon Eğitim ve Yardım Derneği’nin ortak olduğu “Ahilik Kültürü ile Karakterli Bir Nesil İçin Gençlerle El Ele” Projesi’nin açılışı Üsküdar Üniversitesi’nde yapıldı.

Esnaf ve Santkarlar Derneği tarafından yürütülen, Üsküdar Üniversitesi, Genç Beyinler Akademisi, Uluslararası Yetenek Yönetim Derneği ve Haydi Tut Elimi Derneği’nin ortak olduğu, “Ahilik Kültürü ile Karakterli Bir Nesil İçin Gençlerle El Ele” Projesi’nin açılış töreni Üsküdar Üniversitesi Çarşı Kampüsü Emir Nebi Konferans Salonu’nda düzenlendi. Gençlik ve Spor Bakanlığı tarafından desteklenen ve temel amacı gençlerde ve toplumda Ahilik kültürünü ve değerlerini benimsetmek olan projenin tanıtım toplantısına önemli isimler katıldı.

Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi Reklam Tasarımı ve İletişimi Bölüm Başkanı Yrd. Doç. Dr. Dinçer Atlı’nın sunuculuğunu yaptığı toplantıda, açılış konuşmasını Üsküdar Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nevzat Tarhan yaptı.
“Güven Sermayesi Para Sermayesinden daha Önemlidir”
Tarhan, ahilik kültürünün Türk toplumuna kazandırdıklarının altını çizdi. Prof. Tarhan; “Ahilik kültürü özellikle Osmanlı’da ticaret ahlakını geliştirdi. Bu daha sonra tüm toplum tarafından benimsendi ve Anadolu’nun Türkleşmesinde önemli bir rol oynadı. Çelebiler ve dervişler Ahilik kültürünün yayılmasında çok etkili oldu. Ahiliğin kazandırdığı değerler sayesinde Anadolu’da ve İstanbul’da Müslümanlar ve gayrimüslimler yıllarca huzur içinde birlikte yaşadı. İş ahlakı ve adalete dayanan bir sistem olan Ahilik aynı zamanda dürüst olmayan ve ahlak dışı hareketlerde bulunanları da uyaran bir sistemdi. Pabucu dama atıldı deyimi Ahilik’ten gelen bir deyimdir ve aslında ahlaksızca davranan bir kişiye yapılan bir uyarı niteliği taşır, o kişinin toplum tarafından ikaz edilmesidir. Güven, ahilikte en geçerli sermayedir ve ahilik teşkilatında para birimi güvendir. Ahilik için küresel ahlaka da hizmet etti, diyebiliriz çünkü toplumsal faydayı düşündü ve erdemli olmak konusunda öğütler verdi. Bugün dünyanın en büyük Müslüman nüfusuna sahip olan Endonezya ’da İslam’ın yayılması Ahilik kültürü ile oluyor. Bir Müslüman tüccar Endonezya’da kumaş ticareti yapmaya gidiyor. Kumaş karşılığı aldığı paranın fazla olduğunu söylemesi ve paranın bir kısmını iade etmesi ile bunu neden yaptığı soruluyor. O da ‘Bu benim dinimin emridir’ deyince İslam’ı araştırma başlıyorlar. Daha sonra da tüm ülke Müslüman oluyor. Maalesef bugün dürüstlük bir meziyet oldu. Herkeste olması gereken özellik bugün meziyet oldu. Güven sermayesi, para sermayesinden daha önemlidir. Kapitalist anlayış bireysel faydayı, toplumsal faydanın önünde tutuyordu. Bizim sadaka taşı âdetimiz ile dalga geçiyorlardı. Şimdi kendileri sosyal sorumluluk çalışmaları yapmaya başladılar. Çıkarcı ahlak kısa vadede kazandırır, erdem ahlakı ise uzun vadede kazandırır. Ahilik, erdem ahlakı ile uzun vadede kazandırmayı öğretir bizlere. Zaten biz bu ahlakı kaybettiğimiz için Osmanlı yıkılmıştır. İnşallah aynı ahlak yeniden tesis edilir” dedi.” dedi.

Tarhan’ın konuşmasından sonra sahneye TÜMATA grubu çıktı ve tasavvuf/sufi müziği konseri verdi.

Konserin ardından Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi Halkla İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Nihal Toros ve öğrencileri tarafından hazırlanan ve TRT Geleceğin İletişimcileri Yarışmasında Yeni Medya Yayıncılığı kategorisinde birinci olan “Göç Eden Hayatlar” isimli film gösterildi. Filmin ardından bir konuşmaya yapan Toros, Türkiye-Yunanistan arasında yapılan mübadelenin toplumda yarattığı hasarı anlattı.
Son olarak söz alan ESDER Başkanı Mahmut Çelikus da ahilik kavramına değindi ve ahiliğin kardeşlik olduğunu sadece esnaflar arasında değil toplumun tüm noktalarına ulaşan bir değer haline geldiğini söyledi.
Çelikus; “Gelecekte başarılı olmak için önce yüksek ahlaka ve yüksek teknolojiye ihtiyacımız var. Ahilik kültürü yüksek ahlaki değerlere sahiptir. Bugünlerde gençler arasında yayılan “kanka” ifadesinin aslında kardeşlik gibi, ahilik kültürünün bir benzeri olduğunu düşünüyorum. Ahilik, esnaflardan sonra tüm topluma yayılmış ve özellikle kadınlarımız da ahilik kültürünün içinde önemli bir yer almıştır.” dedi.
Tören, toplu fotoğraf çekiminin ardından sona erdi.

Read More
Share
Haberler

Çocuğunuz Siyah Sayı Olmasın!

  • 24 Ekim 2017


Evlenen bir çok çift, evliliklerini bir çocuk ile taçlandırmak ister. Bu istek, beraberinde pek çok sorumluluğuda beraberinde getirir. Varlıkları ebeveynlerine birer emanet olan çocuğun yetiştirilmesinden sorumlu oldukları gibi, onun çevreden gelebilecek olumsuzluklardan korumasında da sorumlulukları vardır.

Aile çocuğun korunması konusunda, toplumdaki tüm bireylerden daha istinai bir yere sahiptir. Çocuğun, yetişkinlerin her söylediğini doğru kabul ettiği masum dünyasında, bu iyi niyetini kötüye kullanabilecek insanların var olması tüm ebeveynlerin kabul etmesi gereken bir gerçektir.

Yaklaşık bir yıl içerisinde yalnızca Ülkemizde yedibin çocuğun istismara uğradığını, yirmibeşbin çocuğun cinsel şiddete maruz kaldığını düşünürsek, bir o kadar da ailenin mağdur olduğunu kabul etmeliyiz. Aslında araştırmacılar, istismara uğrayan çocuk sayısının, ebeveynlerin toplumsal yargılardan çekindikleri için bunun çok üzerinde olduğunu tahmin etmektedirler ve ortaya çıkmayan ama gerçekte varolan istismara uğramış çocukları siyah sayı olarak isimlendirmektedirler.

Çocuk istismarı ne yazık ki, hem çocuk hem de ebeveynleri açısından yalnızca fiziksel zararla kalmamakta bunun yanı sıra, psikolojik ve sosyal pek çok mağduriyete neden olmaktadır. Ne yazık ki bu durum yalnız günlere değil, yıllara yayılan, bazen de hem çocuğun hem ailenin tüm yaşamını etkileyecek problemlerle sonuçlanır. Özellikle ebeveynlerin çocuğun istismar ile ilgili söylediklerine duyarsız kalması, çocuğa inanmaması, bazen de istismar eden faillin aile içerisinden veya çocuğa yakın kişiler olduğu için durumu gizleme çabası, çocuğun aldığı ruhsal yaraları derinleştirmektedir. Bu noktada ailelerin çocuk istismarında çocuğu, hedef haline getirecek ortamların hangileri olduğunu bilmeye, istismara uğramış çocuğun nasıl tanınabileceği ile ilgili ipuçlarından haberdar olmaya ve çocuklarını dikkatli izlemeye özen göstermeleri gerekir.

Çocuğu istismar eden kişilerin “hasta ruhlu” kişiler olduğunu aileler unutmamalı, kendilerinin yada çocuklarının bu konuda suçlu olmadıklarını bilmeli ve çocuklarının birer SİYAH SAYI olarak istatistiklere girmesine izin vermemelidirler.

Öğr. Gör. Ümit ERTEM
Üsküdar Üniversitesi
Bağımlılık ve Adli Bilimler Enstitüsü

Read More
Share
Haberler

Çocuklar; çocukluklarını yaşasınlar ve doya doya çocuk olsunlar diye “Bayramlar” gelsin içimize…

  • hayditutelimi_admin
  • 21 Haziran 2017

Bayramlar; sevinç ve mutluluk kaynağı, dostluğun ve sevginin doruğa eriştiği günler. En çok da çocuklar gelir bayram deyince akla… Çünkü bayram en çok onları sevindirir, mutlu eder. Yeni giysilerini giyinmiş, gözleri ışıl ışıl parlayan çocuklar bayramların gülen yüzü değil midir? Modernleşme karşısında yok olmamak için direnç gösteren kültürel değerlerin başında bayramlarımız geliyor. Özellikle çalışan kesim için sadece tatil anlamına gelen bayramların, çocuklar için hala ayrı bir önemi yok mu?

Bayramları sevmeyen çocuk yoktur herhalde… Ziyaretler, sıcak ilişkiler, çikolatalar, şekerler, bayramlık kıyafetler, bayram harçlığı… Çocuk dünyasında bayramla ilgili çok sıcak ve güzel izlenimler bırakır. Çocuk öncelikle kendisine verilen hediyeler, harçlıklar vb. olduğu için sever bayramları. Sonra ziyaretlerin yoğun olması, buralarda yaşanan neşe ve mutluluk çocuğun sevincini daha da artırır. Somut olarak bu yaşadıkları çok önemlidir çünkü duygu ve düşünce dünyasında yaşadığı güzellikler yaşın ilerlemesi ve soyut döneme geçmesiyle birlikte çocukta bayramın anlamı daha bir farklılaşır; idraki artar, bayramları artık maddi getirilerinden ziyade manevi getirilerinden dolayı sevmeye başlar. Bu bilincin yerleşmesinde elbette ana-babanın bakış açısı, gayreti, yaşayışı, sunma şekli çok önemlidir.

Bayramlar; çocukların kişiliğinin şekillenmesinde önemli bir yere sahiptir. Nitekim kişilik gelişiminin temelleri 6 yaşına kadar geçen dönemde atılmaktadır. Sosyal ilişkilerinin, gördüklerinin, yaşadıklarının, öğrendiklerinin hepsinin çocuğun hafızasında yeri vardır. Çünkü çocuklar, gözlem yapıp ve örnek alarak öğrenirler. Aile içinde bayramların önemsendiğini gördükçe, bayram keyfini yaşadıkça bayram gelenek ve göreneklerini benimseyip, kendilerinden sonraki nesillere aktarmak üzere içselleştirirler. Önemli olan diğer günlerde yaşanmayan, yaşanması mümkün olmayan, sadece bayramlara özgü keyifleri yaşatabilmektir.

Bayramlar aynı zamanda çocuğun sosyalleşmesi, kişiliğinin gelişmesi açısından da çok güzel fırsatlar sunar. Ziyaretler ve el öpmeler, hal hatır sormalar, bayram namazları, sosyal ve duygusal birliktelik çocuğun sosyal hayatının zenginleşmesine, aktif olmasına, geniş bir sosyal çevre içerisinde sağlıklı bir kimlik gelişimine katkıda bulunur. Çocuğun kurduğu ilişkiler, yaşadıkları onda kendisini ifade etme becerisi de kazandırır.

Herhangi bir şeyin birey için önemli ve değerli olabilmesi için onunla ilgili bir duygusunun olması gerekir. Bayram günleri, çocukluğumuzda heyecanla beklediğimiz, sevildiğimizi, değerli olduğumuzu hissettiğimiz, sevince boğulduğumuz çok önemli günler değil miydi? Günlerce hayalini kurduğumuz, bayramdan bayrama alınan yeni kıyafetlerimiz, ayakkabılarımız, harçlıklarımız ve çikolatalarımız vardı. Bayram günlerinin diğerlerinden farklı olması, çocukta sevinç, neşe, keyif, heyecan gibi duyguları oluşturması gerekir ki, onda olumlu izler bıraksın ve keyif aldığı bu günleri çocuklarına da yaşatabilmeyi arzulasın…

Çocukta sosyalleşme ve özgüven gelişimini sağlayan bayram fırsatlarından biri de çocuğun misafirlere şeker ve çikolata ikram etmesidir. Herkesin bakışları altında her bir misafire tek tek ikramda bulunmak sosyal çekingenliği engeller. Çocuklar şeker ve çikolatayı çok sever. Bayramda çocuk bu en çok sevdiği, düşkün olduğu yiyecekleri ikram ederek aynı zamanda paylaşmaya ve cömertliğe de alışmaktadır. Bu sebeple ikramların özellikle çocuklar tarafından verilmesi teşvik edilmelidir. Bayramın sunduğu sosyal beceriler aynı zamanda çocuğu bağımlı olmaktan da kurtarır. Tüm bu kazançlar, güzellikler, coşkular ve sevginin daha da kökleşmesi çocuğun iç dünyasının sağlam temellerde yükselmesini sağlar.

Toplumu birlik, beraberlik, kardeşlik ve dayanışma içinde tutan, saygı ve sevgi temelinde insanları birleştiren önemli günlerden olan bayramlar da önem ve değer kaybına uğramaktadır. Bayramlar, aktarımı ve benimsenmesi en kolay örf, adet ve geleneklerimizdendir. Çünkü sevinç, neşe ve keyif günü demektir ve insanlar doğaları gereği bunları elde etmeyi isterler. Son yıllarda sadece tatil günleri olarak algılanmaya başlayan bayramların, gerçek önem ve değerini çocuklara aktarabilmemiz için öncelikle bizim bu algılamadan kurtulup, bayramların özüne ve gereğine uygun davranmamız gerekir.

Hepimiz için, tüm çocukların güldüğü ve onların yüzlerindeki tebessümle de hepimizin ruhunun ferahladığı bir bayram olsun…

Bayramınız kutlu olsun…

Herkesin bayram gibi bayramlar yaşayabilmesi ümidiyle..!

Yrd. Doç. Dr. Nebiye YAŞAR

Read More
Share
seslerimiz sesiniz,gücünüz geleceğimiz
Haberler

“Seslerimiz Sesimiz, Gücünüz Geleceğimiz” Projesi başarıyla tamamlandı

  • hayditutelimi_admin
  • 8 Haziran 2017
  • Gücünüz Geleceğimiz projesi, haydi tut elimi, hayditutelimi, Seslerimiz Sesimiz

Haydi Tut Elimi Rehabilitasyon Eğitim ve Yardım Derneği ve Üsküdar Üniversitesi işbirliğiyle yürütülen “Seslerimiz Sesimiz, Gücünüz Geleceğimiz” projesinin kapanış töreni Üsküdar Üniversitesi Merkez Yerleşke Konferans Salonu’nda yapıldı.

Avrupa Birliği Türkiye Delegasyonu “Çocuklarla Daha Güçlüyüz “programı tarafından sağlanan fonlarla organize edilen projede, Türkiye’de çocuklara uygulanan şiddeti engellemek, toplumu bu konuda bilinçlendirmek ve mağdur çocukları hayata yeniden hazırlamak hedeflendi.

Toplantıda söz alan Haydi Tut Elimi Derneği Başkan Yardımcısı Dr. Nebiye Yaşar, dernek ve projeler kapsamında yapılanları katılımcılarla paylaştı.

Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi Reklam Tasarımı ve İletişimi Bölüm Başkanı Yrd. Doç. Dr. Dinçer Atlı da etkinlikte söz aldı ve “Güçlü Ol, Hayatın Proje Olsun” isimli bir sunum yaptı.

Atlı; başarı, gelişim ve değişim konularını ele aldı.

Etkinlik, mini konser ve halk oyunları gösterisiyle sona erdi.

Read More
Share
Haberler

Cumhurbaşkanımızın Madde Bağımlılığına Karşı Hassaslığı

  • hayditutelimi_admin
  • 4 Haziran 2017
  • Cumhurbaşkanımızın Madde Bağımlılığına Karşı Hassaslığı, recep tayyip erdoğan

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN: “Siz insanların kalplerini, zihinlerini boş bırakırsanız, gelir orayı her türlü kötü alışkanlık, bağımlılık işgal eder. Biz evlatlarımızın kafalarıyla birlikte kalplerini de beslemeliyiz, mutmain etmeliyiz, doyurmalıyız”

Cemal Reşit Rey’de düzenlenen Zümrüdüanka “Yeşilay Enleri 2015″in ödül töreninde konuşan Erdoğan, “Sigara ile mücadele konusunda ne kadar hassas isem her çeşidinden uyuşturucuyla mücadele konusunda da aynı derecede, hatta daha fazla hassasım” şeklinde konuştu.

Alkol tüketiminin artması konusunda hassasiyeti, endişelerinin bulunduğunu kaydeden Erdoğan, “Tüm bu alışkanlıklar, biri diğerini besleyen, biri diğerini doğuran bir felaketler zincirinin halkaları gibidir. Hepsiyle birden topyekun mücadele etmeden, bu yönde etkili bir bilinçlenmeyi gerçekleştirmeden arz ettiğimiz şekilde sağlıklı nesiller yetiştiremeyiz” görüşünü dile getirdi.

Erdoğan bugün batı toplumlarının en büyük sorununun zararlı alışkanlıklar ve bağımlılığın pençesinde yitip giden nesiller olduğunu ifade ederek, bu sorunun toplumların bizatihi varlığını tehdit eder boyuta geldiğine işaret etti.

Read More
Share
Haberler, Prof. Dr. Nevzat Tarhan

Bilinçli Aile Nasıl Olunur?

  • hayditutelimi_admin
  • 4 Haziran 2017
  • Bilinçli Aile Nasıl Olunur?, Prof. Dr. Nevzat Tarhan

Anne ve baba,çocuklarını iyi çocuk olduğu için değil çocukları olduğu için sevmelidir. Çocuklar farklı şeyler söyleyebilir, anne ve babanınkine benzer olmayan düşüncelere sahip olabilirler.Böyle olduğu için sevilmezlerse anne ve baba bencil davranıyor demektir.Hayır,hayır anne ve babalar sevgiyi bir sopa gibi kullanamaz.Şartlı sevgi, sağlıklı bir sevgi değildir.Sopa gibi kullanılan şartlı sevgi kişileri çıkarcı yapar.Öyle oldukları için değil öyle olmaları istendiği için yaşamaya başlar. bu da onları çift kişilikli yapar. Çocuklar karşılıksız, beklentisiz sevilmeliler ki,çocuklar da anne ve babalarını hesapsız sevebilmeliler.

Evlilikten beklediği yüce bir şey değilse,kişi evlenmemelidir. Çünkü evlilik hayatın ortasına, çatışmaların merkezine dalmak gibidir.Bir eğlence ortamı değildir,emek ister.Kişi evlenirken kesin kararlı olmalı;evliliği sürdürmekten yana karar almalı.Yolda çıkan problemler karşısında B planı olmalı,zorluklara katlanma gibi bir kararlılık göstermeli.Batmak üzere olan gemide ilk kaçan kaptan olamaz.İyi kaptan her şeye rağmen gemisini batırmamak için mücadele edendir.Kendisini düşünen,bütün sorumluluğu tayfa ve yolculara yükleyip gemiyi ilk terk eden kaptan suçun hepsini üzerine alır.

Prof. Dr. Nevzat Tarhan

Read More
Share
Haberler

Hikayeler Hep Yarım

  • hayditutelimi_admin
  • 4 Haziran 2017
  • haydi tut elimi, hikayeler hep yarım, Uğur Canbolat

Sayın Uğur Canbolat’ın gelirini Haydi Tut Elimi Derneği’ne bağışladığı “Hikayeler Hep Yarım” adlı kitabı hayırlı olsun.

Siz gönül dostlarımızın kitabı alarak çocuklarımızın ellerinden tutuyor olmanız bizim için çok değerlidir.

Uğur Bey’e gösterdiği duyarlılıktan dolayı çok teşekkür ederiz. Bu alanda herkese örnek olması dileğiyle….

“Gittin ya sen, cümlesiz kaldım ben!
Kelimelerim başıbozuk şimdi. Harflerim darmadağın!
Alfabeye mâlik olmak yetmiyormuş meğer!
Harflere can veren canınmış.
Ruh üfleyen nefesinmiş inan!
Sen gittin ya, cümlesiz kaldım ben!
Cümlesiz kaldım ben, sen gittiğinde!
Kelimelerim ardın sıra geldiler!
Bi başıma koydular beni…
Anladım! Meğer kelimelerimmiş beni ben yapan biraz da!..
Seni ben yapan hatta!
Ve beni sen eden, senden eden!

Read More
Share
Genel

BASIN DUYURUSU

  • hayditutelimi_admin
  • 2 Haziran 2017

HAYDİ TUT ELİMİ REHABİLİTASYON,EĞİTİM ve YARDIM DERNEĞİ olarak;

Yüce milletimizin iradesine karşı düzenlenen, demokrasi tarihimize kara bir leke olarak geçecek bu girişimi şiddet ve nefretle kınıyoruz.

Demokrasinin en önemli savunucularından olan Haydi Tut Elimi Rehabilitasyon Eğitim ve Yardım Derneği için gün; demokrasiye sahip çıkma günüdür.

Haydi Tut Elimi Derneği, milletin iradesine saygı ve demokrasiye sahip çıkma noktasında tek vücut halindedir.

Kamuoyuna önemle duyurulur.

Bu konuda ki “Darbeci Cinnet” yazım ilgilenenlere sunulur.

http://nevzattarhan.com/darbeci-cinnet.html

Read More
Share
Haberler

Üsküdar Üniversitesi’nde Akademik Yılın ilk dersi Sağlık Bakanı Recep Akdağ’dan…

  • hayditutelimi_admin
  • 2 Haziran 2017

Sağlık Bakanı Prof. Dr. Recep Akdağ, Üsküdar Üniversitesinde öğrencilerle bir araya gelerek 2016-2017 Akademik Yılı’nın ilk dersini verdi. “Türkiye’de Sağlıkta Dönüşüm” başlıklı ders veren Bakan Akdağ, sağlıkta hedeflerinin %80 memnuniyet oranını yakalamak olduğunu belirterek “Önünüze ulaşılabilir ama iddialı hedefler koymalısınız. Erişilebilir ama iddialı hedefler, sizi teşvik eder. Böylece bir adım daha ileri gitmeye gayret edersiniz.” dedi.

Üsküdar Üniversitesi 2016-2017 Akademik Yılı’nın ilk dersinde Sağlık Bakanı Prof. Dr. Recep Akdağ öğrencilerle buluştu. Üsküdar Üniversitesi Altunizade Yerleşkesinde gerçekleştirilen törenin açılış konuşması Üsküdar Üniversitesi Rektörü Prof.Dr. Nevzat Tarhan tarafından yapıldı.

Prof.Dr. Nevzat Tarhan: Fikir üreten nesiller hedefiyle yürüyoruz

Prof. Dr. Tarhan, davranış bilimleri ve sağlık alanında ülkemizin ilk tematik üniversitesi olan Üsküdar Üniversitesi’nin kuruluşunun üzerinden 5 yıl geçtiğini belirterek kısa sayılabilecek bir zamanda özellikle beyin araştırmaları alanında önemli çalışmalara imza attıklarını ve geleceğin Nobel Ödüllü bilim insanlarını yetiştirme gayretiyle çalıştıklarını ifade etti.

Ülkemizde son yılarda yaşanan dönüşüm ve hamlelere uyum gösteren, bu dönüşüme proaktif olarak katılan bir üniversite ve hastane olduklarının altını çizen Prof. Dr. Nevzat Tarhan, daha mükemmeli için fikir üreten nesiller hedefiyle yürüttükleri çalışmaları artıracaklarını söyledi.

Bakan Akdağ’dan ilk ders: Türkiye’de Sağlıkta Dönüşüm

Sağlık Bakanı Prof. Dr. Recep Akdağ, “Türkiye’de Sağlıkta Dönüşüm” başlıklı dersi ile Üsküdar Üniversitesi öğrencilerine seslendi. Bakan Akdağ, toplumlarda sağlık hizmetlerine olan ihtiyacın sağlık hizmetleri bozulduğunda daha iyi anlaşıldığını belirterek hayata geçirdikleri Sağlıkta Dönüşüm Projesi ile sağlık alanında önemli bir yol kat ettiklerini söyledi.

Sağlık hizmetlerinin ertelenemez ihtiyaç olduğunu belirten Bakan Akdağ, şu değerlendirmelerde bulundu.

Sağlık en temel insan hakkıdır

2002’de 166 bin ailenin sağlık harcaması yaptığı için maddi açıdan sıkıntıya düştüğünü belirten Akdağ, 2012 yılında nüfusun artmasına rağmen bu rakamın 28 bine indiğini kaydetti. Sağlık Bakanlığı’nı devrettiği 2012 yılındaki bu rakamdan da aslında hiç memnun olmadığını, aslında bu rakamın sıfır olması gerektiğini bilen ve buna inanan kişi olduğunu belirten Akdağ, “Dönüşümcü liderlik” kavramına dikkat çekti. Akdağ, bu kavram sayesinde dönüşümün başarıya ulaştığını sözlerine ekledi.

Türkiye dönüşümü yaşadı ama nasıl?

Hükümet olarak öncelikle halkın ihtiyaçlarını göz önünde bulundurduklarını belirten Akdağ, “Türkiye böyle bir dönüşüm yaşadı. Türkiye bu dönüşümü nasıl yaşadı? Dönüşüm önce niyetle başlıyor. Türkiye Cumhuriyeti’nde başbakanlık yapan kişi yani bugünkü Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan, bu prensipleri belirledi. İnsan her şeyden önce gelir. Prensip buydu. Önce insan diyoruz. Sağlık en önemli ve en temel insan haklarından biridir.” Dedi.

Sağlık parası olanların satın alması gereken bir hak mı?

ABD’de Harvard’da ders verdiğim günlerde 95 ülkenin bakanına sağlık alanında yaptığı çalışmalarla ilgili bilgi verdiğini belirten Akdağ, “Bu çalışmada nasıl düşük maliyetle yüksek sağlık erişimi sağlanabilir bunları konuşuyoruz. Ve o zamanlar 2013’ün sonlarında ObamaCare diye bilinen, ABD’nin sağlık sistemini deforme etme çalışmaları vardı. Orta halliler sağlık hizmetine ulaşamıyorlar diye bir tartışma vardı ve şöyle bir eksen üzerinde yürüyordu. Toplumun bir kısmı bunun zaruret olduğuna inanırken önemli bir kısmı politikacılarıyla beraber sağlığa şöyle bakıyordu ve bunu açıkça ifade ediyorlardı: Sağlık gıda gibi satın alınan bir şeydir. Gideceksin onu satın alacaksın, paran yoksa öl. Ne yapayım yani? Toplumları birbirinden ayıran kültürel değerler var, aslında zamanında Ak Parti’yi Recep Tayyip Erdoğan’la beraber iktidara getiren toplumun bu beklentileri ve bu hazır oluşuydu.  Toplum hazır olmadan bir dönüşümü gerçekleştiremezsiniz. Ne kadar isterseniz isteyin toplumun bunu talep etmesi ve sizin dönüşümünüze cevap verecek bir olgunlukta yani ona hazır olması gerekir. Sağlık bir insan hakkıdır. Biz sağlıkta dönüşüm programına o günkü Ak Parti’nin ve sonraki hükümetlerin karar verdiği gün toplumla bu mutabakatı yapabilecek durumdaydık. Tamam bizim niyetimiz insandı ama politik anlamda da bu mutabakatın çok büyük bir önemi var” dedi.

En önemli paydaşımız halk oldu!

Dönüşümü gerçekleştirirken paydaşlarla çalışıldığını belirten Akdağ,  “Sağlık sistemi hasta, doktor, hastane, hemşire, sağlık personeli, eczacı, hasta yakını gibi pek çok paydaştan oluşur. Sistemi dönüştürmek isterken sadece bu paydaşlardan bir parçasına temas ederek düzeltilmez. Bu nedenle dönüşüme ihtiyaç vardı. 2013’te Türkiye’ye gelen Dünya Bankası’ndan bir araştırmacı Sağlık Dönüşüm Programı’nı değerlendiriyor, paydaşlarla görüşmüş, 20 grupla görüşmüş ancak bu kadar kıdemli bir araştırmacı halktan bir kişiyle dahi konuşmamıştı. Hayretler içinde kalmıştım. Bizim dönüşümüzün altında yatan en önemli sebeplerden biri, biz en önemli paydaşı her zaman halk olarak gördük. Halkın desteğini arkamıza alarak her zaman yürüdük çünkü onun ihtiyacı vardı, dönüşümü zaten onun için yapıyorduk” dedi.

Sağlık sisteminin üç başarı kriteri

Bir sağlık sisteminin üç ana başarı kriteri olduğuna dikkat çeken Bakan Akdağ, bunları sağlık durumu, vatandaş memnuniyeti ve finansal koruma olarak sıralayarak, Türkiye’de Sağlıkta Dönüşüm Programı’nda önemli başarılar elde ettiklerini dile getirdi.

Akdağ, Dünya Sağlık Örgütü’nün Evrensel Sağlık Kapsayıcılığı kriterlerine uygun hizmet vermeyi amaçladıklarını belirterek, Sağlıkta Dönüşüm Projesi’nde ikinci etabı başlattıklarını söyledi. “Sistem geliştirirken sonuçlar tanımlanır, sonuca odaklanmazsak yanlış yaparız. Bu hayatımızda da böyle.

Anne ve Bebek ölümleri 4 kat geriledi!

Süreçlere çok fazla takılmadan sonuçta neyi elde etmek istediğinize odaklanmalısınız. Neye odaklanacağız? Sağlıklı bir toplum, sağlık durumu. Yerinde mi sayıyor kötüye mi gidiyor buna bakmak lazım. Türkiye’de hamile anne ölümü 2002 yılında 100 binde 70’ken 2012’de 100 binde 15’e geriledi. Dünyada bu kadar hızlı bunu düzeltebilmiş hemen hemen hiçbir ülke yok. Bebek ölüm hızımız binde 30’lardayken binde 7,5’lara geriledi. Her ikisi de dört kat azaldı. Fakat son 4 yılda bu konuda gerilemiyoruz ama yerimizde sayıyoruz. Bu nedenle önümüzdeki üç sene içinde yeni uygulamalar getireceğiz. Çünkü durduğumuz yerde sayamayız” diye konuştu.

Amacımız % 80 memnuniyet 

Ana gaye vatandaşı memnun etmek diyen Bakan Akdağ, TÜİK rakamlarıyla da vatandaş memnuniyetinin arttığını söyledi. 2012 yılında %75 olan sağlıkta memnuniyet oranını önümüzdeki yıllarda %80’e çıkarmayı hedeflediklerini belirten Akdağ, “Önünüze ulaşılabilir ama iddialı hedefler koymalısınız. Erişilebilir ama iddialı hedefler, bu sizi teşvik eder. Böylece bir adım daha ileri gitmeye gayret edersiniz. Dünyada %80 sağlık memnuniyetine erişmiş ülkeler var. Onlar bizden çok zengin ülkeler ama biz niye ulaşmayalım” dedi.

Bakan Akdağ: “Harvard’da ders verdim ilk kez burada kullanacağım!”

Katılımın yoğun olduğu derste Bakan Akdağ elektronik kalem ve dijital ekrandan oluşan akıllı tahta kullandı. Bunun üzerine Akdağ Harvard’da ders verdim ancak akıllı tahtayı ilk kez Üsküdar Üniversitesi’nde kullanıyorum dedi. Bunun üzerine salondan alkış sesleri yükseldi. Bunun üzerine Akdağ şu değerlendirmelerde bulundu.

“Harvard’da da ders verdim ama akıllı tahtayı ilk defa kullanacağım. Bütün öğrencilerimizin ilkokullarda bile bu tahtaları kullanabildiğini biliyorsunuz. Orası biraz klasik her halde. Türkçede ne dendiğini bilmiyorum bağışlayın İngilizceyi konuşmayı pek sevmem Türkçe’nin konuşulduğu yerde filipkart diyorlar. Kağıtları çevirir çevirip yazıyorsunuz. Hala onları kullanıyorlar. Muhtemelen onları da muhafaza ediyorlar değerlendirmek için.”

Bakan Akdağ Ebru yaptı!

Tören sonunda Sağlık Bakanı Recep Akdağ, Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Hastanesi’nde tedavi gören danışanların yaptığı ebru çalışmalarından oluşan “Suya Yansıyan Duygular” isimli serginin açılışını da yaptı. Akdağ ve beraberindekiler sergiyi gezerek, çalışmalar hakkında bilgi aldı.

Akdağ burada teknenin başına geçerek ebru çalışması yaptı.

Akdağ Fliografi sergisini de gezdi!

Açılışa katılan Bakan ve beraberindekiler “Filografi” sanatçısı Saadet Peçe’nin eserlerinden oluşan “Tel ve çiviye yansıyan duygular” sergisini de gezdi. Peçe’nin çalışmalarına yoğun ilgi gösteren Bakan Akdağ, çalışmalarla ilgili bilgiyi Peçe’den aldı.

Programın sonunda Bakan Recep Akdağ’a Üsküdar Üniversitesi Rektörü Tarafından Hisseden Adam Heykeli ile Özel Çini Tabak hediye edildi.

Bakan Akdağ’ın katıldığı program Üsküdar Üniversitesi Televizyonu (ÜÜTV) tarafından da canlı olarak yayınlandı.

Read More
Share

SON YAZILAR

  • Ahilik Değerleri İle Yola Çıktılar!
  • Çocuğunuz Siyah Sayı Olmasın!
  • Çocuklar; çocukluklarını yaşasınlar ve doya doya çocuk olsunlar diye “Bayramlar” gelsin içimize…
  • “Seslerimiz Sesimiz, Gücünüz Geleceğimiz” Projesi başarıyla tamamlandı

TAKVİM

Şubat 2019
P S Ç P C C P
« Kas    
 123
45678910
11121314151617
18192021222324
25262728  

Derneğimize her türlü konuda ulaşmak için tıklayın

İletişim Formu

HAKKIMIZDA

Dünya'nın ve Türkiye'nin büyük problemi olan, cinsel istismara ve şiddete maruz kalan çocukların sorunlarıyla yakından ilgilenen dernek; bu çocukların rehabilite edilmesini, mesleki ve kişisel eğitimlerle geleceğe hazırlanmasını ve bu konuda toplumu bilinçlendirmeyi amaç ediniyor.

EN SON HABERLER

  • Ahilik Değerleri İle Yola Çıktılar! 2 Kasım 2017
  • Çocuğunuz Siyah Sayı Olmasın! 24 Ekim 2017

ETKİNLİKLER

İLETİŞİM

Üsküdar Üniversitesi Çarşı Yerleşkesi Mimar Sinan Mah. Selmani Pak Cad. İsmail Dümbüllü Sok. No:4 Üsküdar/İstanbul

(0216) 400 22 22/ 4066

(0530) 163 03 96

(0530) 163 03 95

info@hayditutelimi.org

© 2017 Optimum Medya ve Reklam Hizmetleri A.Ş