Çocuğunuz Siyah Sayı Olmasın!
Evlenen bir çok çift, evliliklerini bir çocuk ile taçlandırmak ister. Bu istek, beraberinde pek çok sorumluluğuda beraberinde getirir. Varlıkları ebeveynlerine birer emanet olan çocuğun yetiştirilmesinden sorumlu oldukları gibi, onun çevreden gelebilecek olumsuzluklardan korumasında da sorumlulukları vardır.
Aile çocuğun korunması konusunda, toplumdaki tüm bireylerden daha istinai bir yere sahiptir. Çocuğun, yetişkinlerin her söylediğini doğru kabul ettiği masum dünyasında, bu iyi niyetini kötüye kullanabilecek insanların var olması tüm ebeveynlerin kabul etmesi gereken bir gerçektir.
Yaklaşık bir yıl içerisinde yalnızca Ülkemizde yedibin çocuğun istismara uğradığını, yirmibeşbin çocuğun cinsel şiddete maruz kaldığını düşünürsek, bir o kadar da ailenin mağdur olduğunu kabul etmeliyiz. Aslında araştırmacılar, istismara uğrayan çocuk sayısının, ebeveynlerin toplumsal yargılardan çekindikleri için bunun çok üzerinde olduğunu tahmin etmektedirler ve ortaya çıkmayan ama gerçekte varolan istismara uğramış çocukları siyah sayı olarak isimlendirmektedirler.
Çocuk istismarı ne yazık ki, hem çocuk hem de ebeveynleri açısından yalnızca fiziksel zararla kalmamakta bunun yanı sıra, psikolojik ve sosyal pek çok mağduriyete neden olmaktadır. Ne yazık ki bu durum yalnız günlere değil, yıllara yayılan, bazen de hem çocuğun hem ailenin tüm yaşamını etkileyecek problemlerle sonuçlanır. Özellikle ebeveynlerin çocuğun istismar ile ilgili söylediklerine duyarsız kalması, çocuğa inanmaması, bazen de istismar eden faillin aile içerisinden veya çocuğa yakın kişiler olduğu için durumu gizleme çabası, çocuğun aldığı ruhsal yaraları derinleştirmektedir. Bu noktada ailelerin çocuk istismarında çocuğu, hedef haline getirecek ortamların hangileri olduğunu bilmeye, istismara uğramış çocuğun nasıl tanınabileceği ile ilgili ipuçlarından haberdar olmaya ve çocuklarını dikkatli izlemeye özen göstermeleri gerekir.
Çocuğu istismar eden kişilerin “hasta ruhlu” kişiler olduğunu aileler unutmamalı, kendilerinin yada çocuklarının bu konuda suçlu olmadıklarını bilmeli ve çocuklarının birer SİYAH SAYI olarak istatistiklere girmesine izin vermemelidirler.
Öğr. Gör. Ümit ERTEM
Üsküdar Üniversitesi
Bağımlılık ve Adli Bilimler Enstitüsü